Numune Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Fatma Özge Salkın, 14-20 Mart Dünya Tuza Dikkat Haftası nedeniyle tuzun kalp sağlığına etkilerini vurguladı.
Tuzun fazlasının zarar olduğunu belirten Uzm. Dr. Fatma Özge Salkın, “Tuz, besinlerin doğal bileşiminde bulunmakla beraber göller, denizler ve kayalardan elde edilmekte, sodyum ve klorür minerallerinden oluşmaktadır. Tuz bulunan sodyum minerali; vücutta sıvı ve asit-baz dengesinin sağlanmasında, kas ve sinir sisteminin çalışmasında ve vücudun birçok fizyolojik olaylarında görev alır ancak fazlası zararlıdır” dedi.
Eğitim düzeyinin arttıkça tuz tüketiminin azaldığını ifade eden Uzm. Dr. Salkın, “Dünya Sağlık Örgütü’ne göre genel olarak önerilen tuz tüketimi günlük 5-6 gram (1 silme tatlı kaşığı) civarındadır. Toplumlara göre tuz tüketimi değişmekle birlikte çoğu ülkede günlük tuz tüketimi 9-12 gr/gün aralığındadır. Ülkemizde maalesef tuz tüketimi bu miktarın çok üzerindedir. Erkeklerde ve obezlerde tuz tüketimi daha yüksektir. Bu durumun nedeninin erkeklerin kadınlara göre, obezlerin de normal kilolu olanlara göre daha fazla besin tüketmeleri olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca eğitim düzeyi düştükçe tuz tüketiminin de arttığı gözlenmektedir” dedi.
Yüksek tuz tüketiminin nedenlerini anlatan Uzm. Dr. Fatma Özge Salkın, “Yüksek tuz tüketimi olan ülkemizde nedenler incelendiğinde yemekte tuzlu tercih etmek gibi kişisel yönelimlerin yanında ülkemize özgü nedenler de bulunmaktadır. Evde hazırlanan yüksek tuz içerikli yiyecekler önemli bir kaynaktır ve hasta yemeğe hiç tuz eklemese bile yüksek oranda tuz alabilmektedir Ayrıca ülkemizde ekmek tüketiminin de kişi başına günlük 400-500 gram olduğu bilinmektedir. Ekmeğin 100 gramında ortalama 1.5-2 gram tuz olduğu göz önüne alındığında ekmeğin de tek başına önemli bir kaynak olduğu görülmektedir. Son yıllarda ülkemizde peynir, salça, turşu, işlenmiş et ürünleri ve bunun gibi besinlerin tuz içeriğinin azalmasına yönelik düzenlenmeler yapılmıştır. Yüksek tuz tüketimi birçok hastalığın ortaya çıkmasına neden olur. Fazla tuz alımının hipertansiyon gelişimi, kan basıncı kontrolunun bozulması, kalp damar sıklığının artması ve kalp yetmezliği kliniğinde ilerlemeye yok açtığı bilinmektedir. Kronik böbrek hastalığında özellikle diyaliz hastalarında, şeker hastalığında, şişman hastalarda ve bazı kanser türlerinde tuz tüketimi azaltılmalı ve günlük tuz tüketimi 1 çay kaşığını geçmemelidir. Sonuç olarak ülkemizde tuz tüketimi oldukça fazladır. Sağlıklı bir toplum için günlük ne kadar tuz tükettiğimizin ve fazla tuz tüketiminin yaratacağı sağlık sorunlarının farkında olmalıyız” dedi.
Tuz tüketimimizi ve dolayısıyla sodyum alımımızı azaltmak için önerilerde bulunan Kardiyoloji Uzmanı Dr. Fatma Özge Salkın, sözlerini şöyle tamamladı;
“Tuz tüketimi azaltılmalıdır. Günlük olarak 5 g’ı (1 silme tatlı kaşığı) geçmemeli ve iyotlu tuz kullanılmalıdır. Ambalajlı hazır besinlerin besin etiketinde yer alan tüm sodyumlu bileşiklerin tüketimine dikkat edilmelidir. Yemek hazırlama, pişirme ve tüketim sırasında ilave edilen tuz miktarı azaltılmalıdır, hatta mümkünse tuz eklenmemelidir. Her yemeğe bir tutam tuz ekleme alışkanlığından vazgeçilmelidir. Sofrada yemeklere tuz ilavesi yapılmamalı ve masadan tuzluk kaldırılmalıdır. Tuz yerine sofrada baharat ile tatlandırma tercih edilmelidir. Hazır soslar, atıştırmalık ürünler, tuzlanmış kuruyemişler, turşu ve salamura, balık konserveleri, tuzlanmış, tütsülenmiş ve/veya salamura edilmiş et ve balık ürünleri ile aromalı/aromasız, doğal/doğal olmayan mineralli içecekler yüksek miktarda tuz içermeleri nedeniyle az tüketilmelidir. Turşu, salça, tarhana, kurut, yaprak salamurası vb. yiyeceklerin tuz içeriği fazladır. Bu nedenle daha az tüketilmeli ve hazırlarken yüksek miktarda tuz kullanımından kaçınılmalıdır. Salamura ürünlerin tuz içeriğinin azaltılması için suda yıkama ve bekletme gibi işlemler uygulanabilir. Satın alınan işlenmiş ürünlerin etiket bilgisi mutlaka okunmalı, tuzsuz ya da tuzu azaltılmış ürünler tercih edilmelidir. Ev dışı beslenmede yemeklerin mümkünse az tuzlu veya tuzsuz hazırlanması istenmelidir. Tuz yerine doğal lezzet arttırıcılar (soğan, sarımsak, baharatlar, limon, sirke, biber vb.) kullanılmalıdır.”