TBMM Genel Kurulunda, 28. Dönem 2. Yasama Yılı’nın başlaması dolayısıyla Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında açılış toplantısı gerçekleştirildi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş’un sunuş konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanvekili Celal Adan’ın eşliğinde Genel Kurul Salonu’na geldi.
Genel Kurulda bando eşliğinde İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Erdoğan konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıktı.
AK Parti, MHP ve İYİ Parti milletvekilleri Erdoğan’ı ayakta karşıladı. Karşılamada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı AK Parti ve MHP milletvekilleri alkışladı.
Yasama yılı açılış toplantısını, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak ve TSK komuta kademesi, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Kamu Başdenetçisi (Ombudsman) Şeref Malkoç takip etti.
Toplantıyı, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, Sayıştay Başkanı Metin Yener, eski TBMM başkanları Mustafa Şentop, Binali Yıldırım, Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Mehmet Ali Şahin, İsmet Yılmaz ile yabancı misyon temsilcileri de izledi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Genel Kurul salonunda hazır bulunurken, milletvekili olmayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, toplantıyı locadan izledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM Genel Kurulundaki konuşmasının ardından, salondan alkışlarla uğurlandı.
Kurtulmuş, Erdoğan’ın konuşmasını tamamlamasından sonra birleşimi, 3 Ekim Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere kapattı.
Öte yandan Genel Kurul salonunda milletvekillerinin sıralarına kırmızı ve beyaz güllerden oluşan birer buket bırakıldı.
TBMM Genel Kurulu, 28. Dönem 2. Yasama yılı dolayısıyla Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı.
Kurtulmuş, yeni yasama yılı açılış toplantısında yaptığı konuşmanın başında, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü önündeki terör saldırısını şiddetle ve nefretle kınadığını belirtti.
Saldırı dolayısıyla yaralanan polislere acil şifalar, Türk milletine geçmiş olsun dileklerini ileten Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Yıllardır terörle mücadele etmiş, teröre karşı her alanda başarı kazanmış olan bir milletin evlatları olarak, milletin temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak teröre karşı mücadelemizde her hal ve şart altında sonuna kadar devam edeceğimizi, omuz omuza milli menfaatlerimizi koruyacak kararlılık içerisinde bundan sonraki süreçte de bu mücadeleye güç ve destek vereceğimizi ilan etmek istiyorum.
Bu kadar yıl terörle mücadelede tecrübe kazanmış bir millet olarak biliyoruz ki bu terör saldırıları sadece o saldırıyı yapan birkaç kişiden ya da bu saldırının arkasında görünür ya da görünmez örgütlerden ibaret değildir. Terör saldırılarının arkasında, onlara silah desteği veren, lojistik destek veren, siyasi destek veren, birtakım güçlerin olduğunu gayet iyi biliyoruz ve bizim terörle mücadelemiz sadece son terörist kalmayıncaya kadar değil, bunun çok daha ötesinde, terörün arkasındaki bütün nedenler ve destekler ortadan kaldırılıncaya kadar devam edecektir.
Hiç şüphesiz, bu terör saldırısını ortaya koyanların 1 Ekim gibi bir günü tespit etmiş olmaları manidardır, tesadüfi değildir. Milletimizin, milli iradenin karargahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılış gününde hem de Türkiye Büyük Millet Meclisine birkaç yüz metre ötede böyle bir terör saldırısının yapılmasının ne anlamlar içerdiğini çok iyi biliyoruz. Türkiye asla ve asla terörün gündemine teslim olmayacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, asla ve asla terörün gündemine teslim olmayacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, gündemine sahiptir ve bu gündemi millet adına takip etmeye kararlılıkla devam edecektir.”
– TBMM’NİN EN TEMEL HEDEFİ, TAM MANASIYLA BAĞIMSIZ BİR TÜRKİYE’Yİ KURMAK İÇİN GAYRET SARF ETMEK
28. Dönem 2. Yasama Yılı’nın hayırlı olmasını dileyen Kurtulmuş, TBMM’de yapılacak mesaide milletin hak ve hukukunu koruyan, milletin menfaatlerini ileriye taşıyan kararlı çalışmalarda başarılı olunması temennisini dile getirdi.
Bu dönemin, tarihi ve Cumhuriyet’in ikinci asrının başlangıcını yapacak olan bir dönem olduğuna işaret eden Kurtulmuş, 29 Ekim’de de Cumhuriyet’in ikinci asrına girileceğini belirtti.
Kurtulmuş, “Bizim gibi büyük milletlerin mefkureleri olur, hedefleri olur, varmak istedikleri hedefler olur. Büyük Millet Meclisini kuran irade, Türkiye Büyük Millet Meclisini 1920 şartlarında bağımsızlık ve özgürlük fikri etrafında kurmuştur. İşte Türkiye Büyük Millet Meclisini ikinci asra taşıyacak olan bu Büyük Millet Meclisinin de en temel hedefi, tam manasıyla bağımsız bir Türkiye’yi kurmak için gayret sarf etmektir.” diye konuştu.
Farklı fikirleri, siyasi farklılıkları bir tarafa bırakarak ortak hedefler etrafında birleşilmesi gerektiğini söyleyen Kurtulmuş, bunun için hiç şüphesiz Meclisin ve siyasetin itibarının yükseltilmesinin herkesin sorumluluğu olduğu gibi, en başta TBMM mensuplarının sorumluluğunda olduğunu vurguladı.
Şu anda 14 siyasi partinin var olduğu çok sesli bir Meclis’e sahip olunduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, “Bu Meclis’te farklı seslerin bir arada olması, eskilerin tabiriyle ‘İhtilafta rahmet vardır.’ fikrini bize hatırlatıyor. İhtilaf, tefrika değil farklı fikirler üzerinden ortak hedeflere doğru giderken münakaşayla hayırlı sonuçları bulabilme kabiliyetidir. Dolayısıyla ihtilafta rahmet olduğunu bileceğiz ama ihtilafı tefrikaya düşürmek isteyen her türlü ayrımcılığın da karşısında Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak duracağız.” şeklinde konuştu.
– YENİ ANAYASA
TBMM’de yeni bir grubun, 6’ncı bir grubun kurulduğunu ifade eden Kurtulmuş, salı günü Başkanlık Divanına üyesini ve komisyon üyelerini bildirdikten sonra perşembe günü yapılacak Başkanlık Divanı ile yeni grubun Meclis’te alacağı yerin tespit edileceğini belirtti.
Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken, TBMM’nin önünde birtakım ödev ve sorumluluklar bulunduğunu dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Her şeyden evvel, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir darbe anayasası olan 1982 Anayasası’ndan kurtulmak mecburiyetindedir. Bunun için önyargısız, doğru zeminlerde ve doğru yöntemlerle tartışarak her birimiz kendi fikrimizi, sepetlerimizdeki pamukları ortaya koyarak yeni bir anayasayla Cumhuriyetimizin ikinci asrının taçlanması için olağanüstü gayret sarf edeceğiz. Bu anayasanın tartışma yeri, doğru zemini, şüphesiz Türkiye Büyük Millet Meclisinin bizatihi kendisidir ve bu tartışmalara Meclisimiz öncülük yapacaktır.
Bu anayasa yeni, sivil, çoğulcu, kapsayıcı ve insan odaklı milli bir anayasa olmak durumundadır. İnşallah hep beraber başta Meclis’te grubu bulunan partiler olmak üzere, Türkiye’nin kanaat sahibi bütün gruplarının samimi bir şekilde bu sürece katılımını sağlayacağız. Üniversitelerin, hukuk çevrelerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve fikri olan her kesimin bu süreçte aktif olarak yer almasını Meclis olarak hep beraber sağlayacağız.”
– MECLİS İÇTÜZÜĞÜ ÇAĞRISI
TBMM’nin önemli sorumluluklarından birisinin de içtüzüğün, bu Meclis’in mehabetine yaraşır bir şekilde gözden geçirilmesi olduğunu belirten Kurtulmuş, “Meclis’te zaman alan, lüzumsuz ve hatta kamuoyu tarafından eleştirilen görüntülerin ortaya çıkmaması için; komisyonların çok iyi çalıştırıldığı, farklı fikirlerin sonuna kadar müzakere edildiği ama Meclis Genel Kurulunun da fevkalade etkin, hızlı ve saygın bir çalışma temposuyla konularına hakim olarak yasama ve denetleme fonksiyonunu yerine getirdiği bir Meclis’i kurmak bizim vazifemizdir. TBMM’nin bu dönemde, önündeki önemli meselelerden birisi olan Meclis İçtüzük’ünün gerçekleştirilmesi de TBMM’nin 28. Dönem mensuplarına nasip olur.” şeklinde konuştu.
– MÜSLÜMAN KARŞITLIĞI (İSLAMOFOBİ) İLE MÜCADELE
Meclisin parlamentolar arası ilişkilerde çok daha etkin faaliyetlerinin olması gerektiğini de vurgulayan Kurtulmuş, Meclis’in gündeminde, milletin beklediği yasal çalışmaların dışında uluslararası alandaki gelişmelerin de bulunacağını aktardı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“İklim krizlerini, gıda krizlerini, enerji krizlerini çok yakinen takip ederek Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak gerekli adımlarımızı atacak, gerekli tedbirlerimizi alacağız. Savaş, çatışma ve işgaller karşısında da demokrasinin beşiği olan Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak tavrımızı her zaman ortaya koyacağız. Ayrıca son zamanlarda başta Avrupa kıtası olmak üzere bütün dünyanın gündemini işgal eden önemli konulardan birisi olan yabancı düşmanlığı, göçmen karşıtlığı ve özellikle İslamofobi karşısında da Meclis olarak üzerimize düşen sorumlulukları sonuna kadar yerine getireceğiz.
Bu çerçevede özellikle son zamanlarda Avrupa kıtasında bazı ülkelerin İslam karşıtı propagandaya zemin hazırlamaları, hatta işi sadece üç beş tane faşist, ırkçı, İslam düşmanı siyasetçi müsveddesinin eylemi olmaktan çıkartarak maalesef polis gözetiminde Kur’an-ı Kerim’in yakılması gibi olayların gerçekleştirilmiş olması asla kabul edeceğimiz, müsamaha göstereceğimiz bir husus değildir. Müslümanların kutsalları aynen bütün diğer dinlerin mensuplarının kutsalları gibi mukaddestir ve korunmak zorundadır. Bunun için Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak Avrupa’nın bütün siyaset yapıcı merkezlerine buradan tavsiyemiz şudur, özellikle Avrupa’da ve Batı’daki bazı ülkelerde gelişen, bazı ülkelerde siyaset tarafından da destek gören İslam karşıtı bu eylemlerin bir an evvel sonlandırılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve temsil ettiği Türk milletinin en temel beklentilerinden birisidir.”
Kur’an-ı Kerim’in yakılması eylemlerine tepkisini dile getiren Kurtulmuş, “Bu çirkin gelişmelere, bu faşist saldırılara karşı Avrupa siyaseti seyirci kalırsa korkarım ki Avrupa’nın makul ve mutedil ana akım siyaset damarları zehirlenecek ve Avrupa’nın demokrasisini işleten damarları köreltecektir. Bunun için diyoruz ki İslamofobiye karşı mücadelede Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerine düşen bütün sorumluluğu yerine getirecek ve gerekli uyarılarını ilgililere yapacaktır.” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’nin 28. Dönem 2. Yasama Yılı açılışı dolayısıyla Meclis Genel Kurulundaki konuşmasında, yeni yasa yılının milletvekilleriyle birlikte ülkeye ve millete hayırlı olması temennisinde bulundu.
14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde iradelerini sandığa özgürce yansıtarak ülke demokrasisinin gücüne güç katan tüm vatandaşlara tekrar teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu vesileyle milli iradenin temsilcisi olarak Meclis’teki yerlerini alan 28. Dönem milletvekillerini tebrik etti.
Meclis’in faaliyete geçtiği 23 Nisan 1920’den bugüne kadar yüce TBMM çatısı altında Türkiye’ye hizmet eden milletvekillerinin her birine ayrı ayrı şükranlarını sunan, vefat eden milletvekillerine Allah’tan rahmet dileyen Erdoğan, Büyük Millet Meclisinin ilk Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle andı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hangi unvanla olursa olsun Türkiye’nin gelişmesi, büyümesi ve güçlenmesi için emek veren, ter döken herkese millet adına teşekkür ederek, “Vatan topraklarının müdafaası, milletimizin birliği, ülkemizin bütünlüğü, devletimizin bekası uğrunda bin yıldır canları pahasına mücadele eden şehitlerimizi ve gazilerimizi tazimle yad ediyorum. Rabbim tüm şehitlerimizin ruhlarını şad, mekanlarını cennet eylesin.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclisin her açılışında 103 yıl önceki heyecanı tekrar yaşadıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:
“Yeni yasama yılında teklifleriyle, muvafık-muhalif görüşleriyle, temsilcisi oldukları milletle olan yakın irtibatlarıyla, milli iradenin üstünlüğü ilkesine bağlılıklarıyla, bu çatı altında ülkemize, milletimize, şehirlerimize hizmet verecek, katkı verecek tüm milletvekillerimize başarılar diliyorum. Sizlerden, milli ülkümüz olan Türkiye Yüzyılı vizyonuna yakışır fikri ve fiili eserler bekliyoruz. Binlerce yıllık devlet geleneğimizin, iki asrı bulan demokrasi arayışımızın, ilk yüzyılını geride bırakmak üzere olduğumuz Cumhuriyetimizin, çok partili siyasi hayata geçişle birlikte şekillenmeye başlayan demokratik teamüllerimizin, velhasıl göz kamaştırıcı milli hazinemizin en büyük mirası işte burasıdır, bu yüce kurumdur.”
Her ülkenin meclisinin kendi tarihi, kültürü, istiklali ve bekası için önemli olduğuna işaret eden Erdoğan, “Ancak TBMM’nin ilki Milli Mücadele, ikincisi 15 Temmuz’da olmak üzere iki defa gazilik payesiyle şereflenmiş; darbelerden cuntalara nice badireleri atlatarak dimdik ayakta kalmış, vesayetin tüm baskılarına rağmen daima milletin safında yer almayı başarmış bir kurum olarak tüm parlamentolar içinde özel bir yere sahip bulunduğuna inanıyorum. Milli Mücadele gibi bir destanı; yokluklar, ihanetler, karanlık hesaplar içinde zafere ulaştıran Meclisimizin, bugün de Türkiye Yüzyılı’nın ufkunu aydınlatacağından şüphe duymuyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, artık ilk asrını tamamlayan Cumhuriyetin hudayinabit değil, binlerce yıllık zincirin son halkası olarak ilan ve inşa edildiği gerçeğinin, evlatların zihinlerine kazınması gerektiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gazi Mustafa Kemal’in 29 Ekim 1923 günü Meclis kürsüsünde dile getirdiği şu ifadeleri sizlere hatırlatmak, gençlerimizin de dikkatine getirmek istiyorum: ‘Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, istidat, idrak, kendi hakkında suizanda bulunanların ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak insanlar olduğunu pek güzel ispat etmiştir. Milletimiz, haiz olduğu evsaf ve liyakatini, hükümetinin yeni ismiyle cihan-ı medeniyete daha çok suhuletle izhara muvaffak olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti cihanda işgal ettiği mevkiye layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir. Bu yüce müesseseyi vücuda getiren Türk milletinin son dört sene zarfında ihraz ettiği zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere tecellilerini gösterecektir. Milletin teveccühünü daima istinat noktası telakki ederek hep beraber ileriye gideceğiz.’
Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonraki süreç, Gazi’nin hayal ettiği hızda ve içerikte yürümemiş olsa da bir asır sonra aynı hissiyatla burada buluşmamız, kurucu iradenin geçerliliğini sürdürdüğüne işaret ediyor. Nitekim tarihe baktığımızda, geniş bir coğrafyada kurulan Türk devletlerinin büyük bölümünün, ilk asrına gücünün zirvesinde girdiğini görüyoruz. Cumhuriyetimizin önünde katedecek hala epeyce bir mesafe olması, bize daha yapacak çok işimizin bulunduğunu anlatıyor. ‘Kimsesizlerin kimsesi’ olarak tahayyül edilen Cumhuriyetimiz, inşallah bu vasfına tam manasıyla Türkiye Yüzyılı’nda kavuşacaktır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, maziden atiye kurdukları köprüyü ne kadar sağlam tutarlarsa Türkiye Yüzyılı vizyonunu hayata geçirme azimlerinin de o kadar güçlü olacağını; bunun için topyekun millet ve onun temsilcileri olarak farklılıklarını zenginlik haline dönüştürerek, ortak hedeflerine sıkı sıkıya sarılmaları gerektiğini vurguladı.
Geçen 21 yılda Türkiye’nin kalkınma ve demokrasi altyapısının eksiklerini tamamlayarak bu doğrultuda atılacak daha büyük adımların zeminini hazırladıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
“Hamdolsun artık Meclisin kapısına kilit vurulduğu, milletvekillerinin istiskale maruz bırakıldığı, başbakanların ve bakanların idam sehpasına gönderildiği, vesayetin milli iradeyi hiçe saydığı dönemler geride kalmıştır. Meclisimiz ve milletimizle omuz omuza vererek hep birlikte yazdığımız ’15 Temmuz Destanı’, bu bakımdan bir dönüm noktasıdır. İki asırlık yönetim sistemi arayışlarımızın zirvesi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin, tarihimizde ilk defa siyasetin, Meclisin ve milletin ortak kararıyla gerçekleşmesi aştığımız bir diğer önemli eşiktir.
Şimdi önümüzde yeni bir görev ve yeni bir fırsat var. Bu da ülkemizi, Cumhuriyetin ilk yıllarının ardından tekrar yeni ve sivil bir anayasaya kavuşturmaktır. Genel Kurul salonumuzdaki Başkanlık kürsüsünün hemen arkasında yazan ‘Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.’ ilkesinin hakkını, ancak bu şekilde verebiliriz. Türkiye’yi, 12 Eylül darbe yönetiminin 41 yıl önce milletimizin sırtına sardığı mevcut anayasa kamburundan kurtarmak hepimizin en öncelikli sorumluluğudur. 41 yıllık tarihinde uğradığı irili-ufaklı 20’den fazla değişiklikle adeta yamalı bohçaya dönen bu Anayasa’nın 2023’ün Türkiye’sini taşıyamadığı açıktır. Bu gerçeğe ekonomiden diplomasiye, adaletten hak ve özgürlüklere çok geniş bir yelpazede farklı vesilelerle şahit oluyoruz.”
Erdoğan, yeni anayasa meselesinin, 10 seneyi aşkın süredir Türkiye’nin ve Meclisin gündeminde olduğunu, yarım kalmış olsa da bu doğrultuda atılan bazı adımların bulunduğunu ifade etti.
Cumhur İttifakı olarak 2021’de yeni anayasa için kendi hazırlıklarını yaptıklarını, diğer siyasi partileri de hazırlıklarını yapmaya ve kamuoyuyla paylaşmaya davet ettiklerini belirten Erdoğan, bu samimi davetin karşılık bulmadığını vurguladı. Erdoğan, şöyle devam etti:
“Lafa gelince sürekli darbe anayasasından şikayet edenler, iş somut adım atmaya gelince, ne yazık ki konfor alanlarının dışına çıkmak istemediler. Buna rağmen biz ümidimizi asla kaybetmedik. Her anayasanın ayrı bir hikayesi vardır. Türkiye, 1921, 1924, 1961 ve 1982 anayasalarıyla, dönemlerinin olağanüstü şartları içinde tanıştı. Bugün ülkemizin şartlarının, ilk defa demokratik sistemin kendi tabii işleyişi içinde bir anayasayı hazırlamaya ve milletin takdirine sunmaya uygun olduğuna inanıyoruz.”
Erdoğan, Türk demokrasisinin ulaştığı olgunluk seviyesinin, anayasa meselesinde 27 Mayıs 1960 darbesiyle başlayan kötü geleneği tamamen sona erdirmeye fazlasıyla yeterli olduğunun altını çizdi.
Anayasanın başarısı, her siyasi partinin, her toplumsal kesimin, her bireyin kendini içinde bulacağı ve “Benim” diyerek sahipleneceği kapsayıcı bir metin olmasıyla orantılı olduğuna işaret eden Erdoğan, devletin ve milletin ortak geçmişini, ortak geleceğini kuşatmayan bir anayasanın ülkeye fayda getirmeyeceğini belirtti.
“Cumhurbaşkanı olarak şahsım ve Cumhur İttifakı partileri olarak, grubu olsun olmasın tüm partileri, tüm milletvekillerini, tüm toplumsal kesimleri, bu konuda sözü ve teklifi olan herkesi, yapıcı bir anlayışla yeni anayasa çağırımıza katılmaya davet ediyoruz.” diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
“Darbecilerin direktifi olarak değil, gerçekten milli, yerli, sivil, vizyoner bir anayasa isteyen herkes bu çağrının muhatabıdır. Anayasa metninin kısa veya uzun olacağı, hangi konuları içerip hangilerini alt düzenlemelere bırakacağı, milletin her bir ferdinin ortak manifestosu niteliğini nasıl taşıyacağı, bütün bunların tamamını hep birlikte konuşup, tartışıp, kararlaştırabiliriz. Yeter ki meseleye, ülkenin ve milletin temel değerlerine, kırmızı çizgilerine, Türkiye Yüzyılı hedefimize uygun şekilde hüsnüniyetle ve uzlaşmaya açık şekilde yaklaşabilelim. Bunu başardığımızda diğer tüm konuların üstesinden geleceğimizden asla şüphe duymuyorum. Türkiye, milletimizin hayali olan böyle bir anayasayı hak ediyor. Türkiye, ülkenin ve toplumun gerisinde kalan değil, önünü açan, aydınlatan, ufkunu genişleten bir anayasayı hak ediyor. 15 Temmuz gecesi darbecilerin ölüm kusan silahlarına meydan okuyan bu necip millet, demokrasi mücadelesini sivil anayasayla taçlandırmayı fazlasıyla hak ediyor. Biz de diyoruz ki, bu özlemi daha fazla geciktirmeyelim. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını yeni anayasayla taçlandıralım.”
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk dönemindeki tecrübelerin ışığında ortaya çıkan iyileştirme ihtiyacını da yeni anayasa çalışmaları kapsamında değerlendirebileceklerini böylece, yeni anayasayla birlikte yönetim sistemi tartışmalarını ilanihaye sona erdirme imkanının bulunacağını dile getirdi.
Türkiye’yi ve milleti, Türkiye Yüzyılı anayasasına kavuşturmak için her türlü kolaylığı gösterdiklerini, her türlü uzlaşmaya açık davrandıklarını ifade eden Erdoğan, diğer siyasi aktörlerden ve partilerden de aynı yapıcı yaklaşımı beklediklerini söyledi.
Toplumların, sadece ortak zaferlerle değil, ortak acılarla da yoğrularak millet ve devlet olduğunu, Türkiye’nin 6 Şubat’ta ortak acıyla güne uyandığını aktaran Erdoğan, 11 şehirdeki 14 milyon insanı etkileyen, 50 binin üzerinde can kaybına ve 850 bin bağımsız birimin kullanılamaz hale gelmesine yol açan depremin, yakın tarihin en büyük felaketlerinden biri olduğuna dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyada böylesine büyük bir alanda, bu kadar çok insanı etkileyen bir afet karşısında, bu derece hızlı toparlanıp önce arama-kurtarma, ardından acil yardım ve barınma hizmeti sağlayabilen başka devlet örneği yoktur. Buna rağmen elbette kimi aksaklıklar, eksiklikler, gecikmeler olmuştur, belki hala da vardır. Ancak milletimizin bu felaket karşısında gösterdiği birlik, beraberlik ve dayanışma asırlar boyunca hayırla yad edilecek, tüm insanlığa örnek gösterilecektir. Devlet olarak imkanlarımızın tamamını bölgenin en hızlı şekilde ihyasına hasretmiş durumdayız.” diye konuştu.
Depremzedelerin iaşe ve ibate hizmetlerinin sistematik bir şekilde sağlandığını bildiren Erdoğan, bölgede kurulan 186 bin konteynerde yaklaşık 600 bin vatandaşın barındığını anlattı.
Yaklaşık 327 bin hanedeki 1,3 milyon vatandaşın yararlandığı kira yardımı ve diğer yöntemlerin devreye alınmasıyla açıkta kimsenin kalmadığını belirten Erdoğan, şehirlerin yeniden inşa çalışmalarının süratle ilerlediğini ifade etti.
Erdoğan, yapımına fiilen başlanan konut sayısının 200 bini, yerinde dönüşüm için başvuranların sayısının ise 212 bini geçtiğini aktararak, şunları kaydetti:
“Yakında inşası tamamlanan deprem konutlarının hak sahiplerine teslimine başlıyoruz. Bu yılki ek bütçeyle bölgeye 762 milyar lira tahsis etmiştik, 2024’te bu rakam 1 trilyon lirayı geçecek. Eylülün ilk haftası açıkladığımız Orta Vadeli Program’daki önceliklerimizin başında da deprem bölgesindeki yaraların sarılması yer alıyor. Depremin ülkemize toplam maliyetinin 105 milyar doları bulacağı hesaplanıyor. Böyle bir meblağ, gelişmiş ülkeler dahil tüm ekonomiler için çok büyük bir yüktür. Üstelik Türkiye, diğer alanlarla birlikte ekonomide de ciddi mücadeleler yürüten bir ülkedir. Ülkemize yönelik her saldırının bir tarafında ekonomik hesaplar bulunuyor. Buna bir de Kovid-19 salgınının ve kuzeyimizdeki savaşın yol açtığı krizlerin ekonomik sonuçları eklenince şartlar ülkemiz için daha da zorlaşmıştır. Biliyorsunuz, dünyanın kendi içine kapandığı küresel sağlık krizinde biz, önceliğimizi istihdama ve üretime vererek, farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Hamdolsun, bu sayede salgın krizini en az hasarla atlattık.”
Erdoğan, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın küresel ekonominin dengelerini bozan sonuçlarının, her geçen gün farklı bir yönüyle tezahür ettiğini söyledi.
Dünya genelinde enflasyon oranlarının son 60-70 yılın en yüksek seviyelerine ulaştığına, gıdadan enerjiye, ticaretten istihdama kadar her alanda ciddi sıkıntılar yaşandığına dikkati çeken Erdoğan, gelişmiş ülkeler dahil hemen hiç kimsenin önünü net bir şekilde göremediğini, Türkiye’nin de ister istemez bu olumsuzluklardan etkilendiğini belirtti.
Seçimlerin ardından hem mevcut küresel ekonomik görünümü hem de gelecek dönemde karşılaşabilecekleri muhtemel tehditleri dikkate alan bir politikaya yöneldiklerini dile getiren Erdoğan, “Amacımız, bu hassas dönemden ülkemizi en az kayıpla ve şayet arzu ettiğimiz neticeleri alabilirsek en büyük kazançla çıkarmaktır.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkeyi büyütme stratejilerinin, ekonomi politikasının omurgası olmaya devam ettiğini anlatarak, şunları söyledi:
“Milletimizin canını yakan hayat pahalılığını ortadan kaldırmak, deprem başta olmak üzere ülkemizin acil meselelerini çözmek, ülkemizi büyütmeyi sürdürmek için ne gerekiyorsa yapmakta kararlıyız. Asırlık hayalimiz Türkiye Yüzyılı’nı, diğer alanlardaki hedeflerimizle birlikte gerçekleştirmeden durmayacağız, duraksamayacağız. Küresel ekonominin geleceğine ilişkin endişelerin arttığı bir dönemde, biz sadece umudumuzu korumakla kalmıyor; istihdamdan ihracata her başlıkta artan tempomuzla iddialarımızı somut çıktılara dönüştürüyoruz.”
Türk ekonomisinin başarısının herkesin hayat kalitesini yükselten, aksi durumun ise herkese bedel ödeten bir tablo ortaya çıkardığının asla unutulmaması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, ekonominin ruhunu oluşturan güven ve istikrar iklimini bozacak her türlü söz, tutum ve davranıştan uzak durulması gerektiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizi, küresel ekonominin içinden geçtiği şu fırtınalı atmosferden yara almadan sahil-i selamete ulaştırmak, siyasetçiler olarak hepimizin milletimize karşı ortak mesuliyetidir. Yasama organı Meclisimizin bu konuda göstereceği hassasiyet, yürütme olarak bizim en büyük moral kaynağımız ve desteğimiz olacaktır.” dedi.
Erdoğan, benzer bir dayanışmaya terörle mücadele konusunda da ihtiyaçları olduğunu dile getirerek, “Ülkemize 40 yıldır çok ağır insani ve ekonomik bedeller ödeten bölücü terör meselesini, sınırlarımız içinde büyük ölçüde çözdük.” diye konuştu.
Terör örgütünün ülke sınırları dışındaki varlığını da ortadan kaldırarak, emperyalistlerin bölge halkının başına musallat ettiği bu belayı Türkiye için bir tehdit kaynağı olmaktan tamamen çıkartmak istediklerini belirten Erdoğan, “Bu çerçevede son yıllarda elde ettiğimiz tarihi, siyasi ve askeri başarıları yeni kazanımlarla daha da ileriye taşımak için hazırlıklarımızı yapıyoruz. İçeride veya dışarıda son terörist de bertaraf edilene kadar, mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Terör örgütünün siyaseti yönlendirmesine ve ülkemizin kutlu yürüyüşünü engellemesine müsaade etmeyeceğiz.” diye konuştu.
Ankara’daki terör saldırısına da değinen Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu sabah, emniyet birimlerimizin vakitli müdahalesi neticesinde iki caninin etkisiz hale getirildiği eylem, terörün son çırpınışlarıdır. Vatandaşın huzuruna ve güvenliğine kasteden alçaklar, emellerine ulaşamamıştır, asla da ulaşamayacaktır. Olaya müdahale esnasında hafif yaralanan polislerimize Allah’tan acil şifalar diliyor, Ankaralı kardeşlerimize geçmiş olsun temennilerimi iletiyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, güney sınırının tamamını en az 30 kilometre derinliğinde bir güvenlik şeridiyle koruma, onun ötesindeki faaliyetleri de mutlak denetim altında tutma stratejilerinin baki olduğunu söyleyerek, “Atacağımız yeni adımlar sadece hazırlık, zaman ve ortam meselesidir. Bunun için, ‘Bir gece ansızın gelebiliriz.’ sözü, kulaklardan hiç eksik olmasın, diyoruz.” ifadesini kullandı.
“FETÖ ihanet şebekesinin, bilhassa yurt dışında yuvalanan militanları vasıtasıyla yaymaya çalıştığı ‘yıkılmadık, ayaktayız’ havasının, bir çeşit “mezarlıkta ıslık çalma gayreti” olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
“Açık ve net konuşuyorum, bu ülkede bir daha asla FETÖ yeniden dirilemeyeceği gibi, benzer örgütlerin de yeni ihanetler sergileyebilmesi mümkün değildir. Ne devletimiz ne milletimiz ne de siyaset kurumu böyle bir durumun ortaya çıkmasına izin verecektir. Operasyonlarımız neticesinde adeta can çekişen terör örgütlerine siyasi hesaplarla moral aşılamanın vebali çok ağır olacaktır. Özellikle sanat öne sürülerek milli iradeye kastedenlerin propagandasının yapılmasını kabul edemeyiz. Kültür-sanat gibi insanı yücelten ortak değerlerin, insanlık ve demokrasi düşmanlarının istismar alanı haline dönüşmesine, sorumluluk makamında olan bizlerin karşı çıkması hayati öneme sahiptir. Bunu, her şeyden ve her türlü siyasi kaygıdan öte, 15 Temmuz gecesi çıplak elleriyle tankları durduran kahramanlara minnet borcumuz olarak görmemiz gerektiğine inanıyorum.”
Türkiye’nin gücünün sadece içerideki imkan ve kabiliyetlerinden kaynaklanmadığını belirten Erdoğan, “Bizim gücümüzün asıl önemli kısmı, ortak medeniyet, tarih ve kültür mirasını paylaştığımız, insani değerlerimizle gönüllerine girdiğimiz yüz milyonlarca dostumuzdan geliyor.” diye konuştu.
Bugün Türk Cumhuriyetleri’nden Afrika’ya, Balkanlar’dan Asya’ya, Kafkasya’dan Körfez’e kadar dünyanın dört bir yanında “Türkiye” denilince insanların gözlerinin dolduğunu, yürekleri huzur ve güvenin kapladığını anlatan Erdoğan, “Milletimiz sevinince sevinen, üzülünce hüzünlenen, Türkiye’nin başarılarıyla gurur duyan, 6 Şubat’ta olduğu gibi en zor zamanlarımızda imdadımıza koşan yüz milyonların varlığı, bizim için eşsiz bir kazanımdır. Bunun için özellikle dış politikaya daima çok önem verdik. Kimi zaman yaptığımız fedakarlıkların, verdiğimiz emeklerin karşılığını alamadığımız durumlar elbette oldu. Mesela Avrupa Birliği’yle ilişkilerimiz bunlardan biridir.” diye konuştu.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne verdiği her sözü tuttuğunu ancak Avrupa Birliği’nin verdiği sözlerin neredeyse hiçbirini yerine getirmediğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Yönetimler değişse de Avrupa Birliği’nin ülkemize yönelik adaletsiz ve ahde vefa ilkesiyle bağdaşmayan tarafgir tutumunda bir değişiklik olmadı. Kağıt üzerinde ortaya koydukları ilkeleri, kuralları, süreçleri hiçe sayan bir yaklaşımla ülkemize haksızlık üzerine haksızlık yapıyorlar. Türkiye olarak 60 yıldır kapısında bekletildiğimiz Avrupa Birliği’nden herhangi bir beklentimiz yok.
Şayet, bize karşı örtülü bir yaptırım gibi kullandıkları vize dayatması başta olmak üzere haksızlıklarından geri dönerlerse, kendi yanlışlarını düzeltmiş olurlar. Yapmazlarsa siyasi, sosyal, ekonomik ve askeri olarak bizden herhangi bir beklentiye girme hakkını tümüyle kaybederler. Eğer, artık iyice lafta kalan tam üyelik sürecini sonlandırmak gibi bir niyetleri varsa, işin o tarafı da kendi bilecekleri iştir. Biz, demokrasi, adalet ve özgürlükler noktasında Kopenhag Kriterleri’ni gerekirse Ankara Kriterleri yapar, yine yolumuza devam ederiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 21 yılda hak ve özgürlükler konusunda hayata geçirilen, “sessiz devrim” olarak nitelenen tüm reformları, birileri istediği için değil, milletin en iyisine, en ilerisine layık olduğu için yaptıklarını vurgulayarak, Avrupa Birliği’ne rağmen sabırla bugünlere getirilen tam üyelik sürecinde yeni dayatmalara, yeni şartlara tahammüllerinin kalmadığını ifade etti.
Avrupa Konseyinin bir kurumu olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği son kararların “adeta bardağı taşıran damla” olduğunu dile getiren Erdoğan, “Bu karardan cesaret alan terör örgütü mensupları ve yandaşları beyhude yere heveslenmesinler.” dedi.
Maşeri vicdanda mahkum olan FETÖ’cülere bu karardan ekmek çıkmayacağını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Türkiye, bu ihanet çetesiyle mücadelesinden milim geri adım atmayacak, herhangi bir tavize, eskiye dönüşe müsaade etmeyecektir. Bir kez ihanet eden, unutmayın her zaman ihanet eder. Milletimiz bir defa ısırıldığı delikten ikinci kez ısırılmayacak kadar basiret ve feraset sahibidir. Bununla birlikte, karşımızdaki tablo, Avrupa’daki muhataplarımızın Türkiye’nin istiklali ve istikbali uğrunda ödediği bedellere en küçük bir saygılarının kalmadığının işaretidir.
Bazı ülkelerin etkisi altında kalarak yetkilerini aşan, Türkiye’nin egemenlik haklarını hiçe sayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, sistemin kurucu üyesi İngiltere bile tahammül edememiştir. Bizim de terör örgütleriyle aynı hizada sıralanan kurumların kararlarına ne saygı duymamız ne de onların dediklerine kulak asmamız mümkün değildir.”
Erdoğan, Türkiye’ye demokrasi dersi verenlerin, kendi bünyelerini zehirli bir sarmaşık misali saran İslam düşmanlığı karşısında üç maymunu oynadığını söyledi.
İslam düşmanlığını adeta kutsayanların ve bu yöndeki her adımı doğrudan veya dolaylı olarak destekleyenlerin, Türklere ve Müslümanlara yönelik nefret suçlarına göz yumanların kendi sonlarını hazırladığını belirten Erdoğan, “Hep söylediğimiz gibi; hangi bahaneyle olursa olsun terör örgütleriyle, İslam’a ve Türklere karşı düşmanlık besleyenlerle aynı çuvala girenler, bir gün aynı akıbete maruz kalmaya mahkumdur.” diye konuştu.
Türkiye’nin dostluğunun ne kadar değerli ve kritik olduğunu Karabağ’dan Libya’ya, Suriye’den Somali’ye kadar tüm kardeşlerin çok iyi bildiğini vurgulayan Erdoğan, “Türkiye’ye karşı hasmane politika izleyip de günün sonunda kazançlı çıkan hiçbir ülke, hiçbir toplum, hiçbir kurum yoktur.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bu bölgelerde adaletten, meşruiyetten ve insan hayatından yana ağırlığını koyarak, zulme ve işgale geçit vermediğini söyledi.
Son olarak 30 yıllık işgalin ardından, Azerbaycan toprağı olan Karabağ’ın özgürlüğüne kavuştuğunu ve hakkın yerini bulduğunu dile getiren Erdoğan, “Biz, dostlarımızı çoğaltma konusunda samimi bir gayret içindeyiz. Uzattığımız dostluk elini tutan herkesle ortak çıkarlar doğrultusunda yol yürümekten memnuniyet duyarız.” dedi.
Diyalog ve diplomasiye alan açıldığında ne kadar çetrefil olursa olsun çözülemeyecek hiçbir sorun görmediklerini kaydeden Erdoğan, son dönemde bu doğrultuda pek çok önemli adımı başarıyla attıklarının altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin etrafında bir barış ve huzur kuşağı oluşturma hedeflerinde de ciddi mesafe aldıklarını belirterek, şöyle devam etti:
“Bölgesel entegrasyon projeleriyle işbirliğimizi derinleştirmeye çalıştık. Bunlara yenilerini eklemeye hazırız. Bize bir adım gelene biz koşarak gideriz. Yeter ki Türkiye’nin egemenlik haklarına, büyük bedeller ödeyerek elde ettiği kazanımlarına, kırmızı çizgilerine, birlikte kazanma ilkesine saygı duyulsun. Bunları sağladığımızda hiç kimseyle konuşamayacak, müzakere edemeyecek, anlaşamayacak hiçbir meselemiz yoktur. Tüm bu politikalarda Cumhur İttifakı olarak tesis ettiğimiz anlayış birliğine Meclisimizdeki diğer grupların ve partilerin de en geniş şekilde katkı sağlayacağını ümit ediyoruz. Hadiseye, ‘mesele Türkiye ise geri kalan her şey teferruattır’ diye bakıyoruz. Rotasını milletin çizdiği, önceliklerini milletin belirlediği, milletle aynı yöne bakan, aynı istikamette yürüyen tüm aktörlerden bu hassasiyetle hareket etmesini bekliyoruz.”
Erdoğan, Cumhuriyetin 100’üncü yılına kavuşmanın haklı gururunu yaşadıkları 2023 senesini yeni bir dönemin müjdecisi haline getirmenin kendi ellerinde olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
“Bunu da beraber konuşarak, tartışarak, uzlaşarak ve neticede Türkiye ortak paydasında buluşarak başarabiliriz. Demokrasiyi, diğer yönetim tarzlarına göre üstün kılan en önemli vasfı, toplumsal müşterekleri artırmaya imkan tanımasıdır. Demokrasiyi güçlendirmek, bu bakımdan milletin birliğini, bütünlüğünü, bir arada barış ve huzur içinde yaşama iradesini de güçlendirmek demektir. Hakarete, iftiraya ve yalana varmadığı sürece her türlü tenkide, milletimize faydası dokunacak her türlü teklife açık olduğumuzu tekrar vurgulamak istiyorum.
Her hal ve şart altında doğru bildiklerini, Türkiye’nin hayrına olduğuna inandıkları hususları açık yüreklilikle dillendirmeye devam edeceklerini dile getiren Erdoğan, “Elbette haksızlıklar karşısında susmayacağız. Milletin, sandıkta bizlere emanet ettiği muazzez iradesine kesinlikle leke sürdürmeyeceğiz. Vesayetin her türlüsüne karşı bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da gerekirse göğsümüzü siper edeceğiz. Türkiye’yi ve Türk Milleti’nin çıkarlarını küresel arenada cesaretle savunurken, hiç kimseden çekinmeyeceğiz. Ama istiklal ve istikbalimiz adına verdiğimiz bu mücadeleyi, mümkün olan en geniş zeminde ve mutabakatla yürütmenin çabası içinde olacağız.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis çatısı altında Türkiye’ye hizmet gayesiyle çalışan siyasi partilerin, 85 milyonun her bir ferdinin birikiminden istifade etmeye gayret edeceklerini söyleyerek, “Meclisimizin yeni yasama yılının yeni bir işbirliği ruhuna kapı aralamasını ümit ediyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Bu duygularla bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 28’inci Dönem 2’nci Yasama Yılı’nın hayırlı olmasını diliyorum. Milletvekillerimize yeni yasama yılında Mevla’dan başarılar temenni ediyorum. Türkiye Yüzyılı’nı inşa etme mücadelemize vereceğiniz destekler için her birinize şimdiden teşekkür ediyorum.” ifadelerini kullandı.
Daha sonra TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, birleşimi 3 Ekim Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere kapattı.